Darwin’i yanıltan evrim teorisi!

9 Nisan 2008 Çarşamba by Adv-Man




Dünyada oldukça ses getiren fakat toplumların dini inanışlarından dolayı şiddetle red edilen, bilimsel açıdan bakıldığında edinilebilecek güzel bilgilere sahip Charles Darwin’in Evrim Teorisi, sanırım şu durumda yaşadığımız yüzyılın yarattığı sanal evrimin sosyolojik açıdan ne kadar ciddi, müdahaleci ve aynı zamanda gereksiz mükemmeliyetçi bir saçmalığa doğru ilerlediğine kesinlikle fikir yürütemezdi.
İnsanların yaşam deneyim ve tecrübelerinin yanı sıra kıtasal farklılıklar, beslenme, mevsimsel değişimler, coğrafi konumlar, ihtiyaç gereksinimleri, tercih, istek ve arzularla beraber güzelliği keşfetmenin getirdiği psikolojik tatmin ve toplumsal kabulün yaşadığımız yüzyılın insanlar üzerindeki en hızlı evrimsel sürece katkı sağladığını söyleyebiliriz. Sanal dünyanın esiri olan biz insanların temel duygusal ihtiyaçlarını network kablolarından, uçuşan sinyallerden edindiğini düşünerek güzelliği de revizyon etmeye çalışması anlık evrimleşme gibi tuhaf mutant tadında bir korku felsefesine neden oluyor.
Düşünsenize genetik operasyonlar, kök hücre araştırmaları belki de insanların zaman içinde şartlar ve koşullar bakımından edineceği yetileri hali hazırda şak diye hayata geçirebiliyor. Bırrrrrr. Ürkütücü.
Hani bilimkurgu filmlerinde tipik bir replik vardır ya, profesör büyük bir keşif yapar ve “bu formülün kötü emelli insanların eline geçmemesi lazım” der. İşte artık bu noktada her şey insanlık için deyip, iyi olana teselli edip kötü olanın şamarını kaşla göz arasında yiyiveriyoruz.

Neyse fazla konumuzdan sapmadan eksenimize geri dönersek Dove’un gerçek güzellik konusunda tümden gelip tüme vardığı noktada bahsettiğimiz evrimin biraz daha masum ve düşük versiyonunu canlandırarak güzelliğin fiili dış etkilerinin yanı sıra birde sanal olarak revizyona uğrayarak gerçekte olmayan kusursuzluğu eleştirmesi gerçekten mükemmel bir nokta. Çoğu moda ve güzellik markasının maalesef doğal olandan kaçarak sürekli aynı mükemmeliyetçi insan oluşumunu tercih etmesi, tüketicilerin bilinç düzeyinde artık ters tepmeye başlıyor. Özellikle bu noktada durumu tiye alan bir markanın çıkıp idealist bir yaklaşım ile gerçekçi bir duruş sergilemesi tüm polyanaları “Hassiktir” oradan şeklinde kapı dışarı ediyor. Yalnız ayrıca belirtelim, Dove bu kampanyaya “hangisi daha güzel” tadında doğal görünümlü photoshop’suz kadınlara yer vererek başlattı.

Özellikle öğrenci arkadaşlarımız; bu çok önemli bir pazarlama stratejisidir. Düşünsenize şu ana kadar tüm reklam mecralarında yer almış temsili yani bir nevi referans güzelliği esas alınmış çalışmalar bir anda bir güzellik markası tarafından çökertiliyor ve doğal güzellik ile birlikte ürünleri kullanan gerçek hedef kitlenin ta kendisi kullanılıyor. Bu Dove markasının samimiyetini, inancını, amacını ve kendini ifade etmesi açısından büyük bir başarıdır. Ürün “ben seni en kral mankenden daha güzel yapacağım” veya “ben Heidi Klum, güzelliğimi X’e borçluyum” gibisinden anasının, babasının ve taktiri ilahinin boş zamanında yarattığı o burunu o gözlerin doğal güzelliğinin üzerine konmuyor. Zaten ürününü bizzat kullanan hedef kitleye yer vererek onların memnuniyetini dile getiriyor. Ya da arada bir, bu tür provakatif söylemlerle aslında modellerin bir boka benzemediğini hatta o kadar profesyonel makyaja rağmen anca photoshop la toparlanabildiklerini dile getiriyor :)

Filed under having  

0 yorum: