Başlığı okuyup videoyu izlemeye koyulanlar ilk başta şaşıracaklar, fakat bitirdiklerinde ise benimle aynı görüşte olacaklarına hem fikirim. :)
Ama ondan önce,
ilk olarak yeni bir etiket altında gerçekleştirdiğim “retro” bölüm hakkında size ufak anekdotlar aktarmak isterim. Bu bölümde yerli ve yabancı olmak üzere eski yıllarda yayınlanmış reklamları değerlendireceğiz. Tabi değerlendirme açımız bugünün teknolojisi, alışkanlıkları ve değerleri üzerinden değil; hatırladığımız kadarıyla olan dönemin koşulları üzerinden olacaktır. Zira bu bakış açısına sahip olmadan herhangi bir yorum yapmak olayın vahametini, bu yazıyı yazanın aslında bir bok bilmediğini gösterir. Aynı zamanda elimden geldiğince yapılan işlerin hangi ajans tarafından yapıldığını da vermeye çalışacağım (bu biraz zor olacak açıkçası ama deneyeceğim).
Evet, hayırlı uğurlu olsun diyerekten yeni bölümümüzün ilk reklamı olan Deo Parfümlü Alo ile başlıyoruz.
Yıl 1986.
Kabare, Maksim ve Kadınlar Matinesinin en yoğun yaşandığı dönemler. Kitlelerin duvar afişlerinden takip ettiği, Caddebostan Maksim’in ışıltılı billboard’larından keşfettiği, zenginlerin renkli televizyondan izlediği, fakir fukaranın ise siyah beyazla yetindiği o efsane şarkıcıların en parlak en dorukta olduğu zamanlar. E, TRT o zamanlar akıllı (nede olsa imamlar tarafından yönetilmiyordu) mükemmel eğlence prodüksiyonlarıyla bu durumu bir avantaja çevirip ünlü konuklarına stüdyolarını açıyor.
Dallas’ın Ceyar’ından, Küçük Ev’in zavallı babası Nels’den, Manuella’nın Manuella’ından fırsat buldukça günün sanatçısı dinleniyor bir yandan da ritim tutulup eşlik ediliyor. Bu arada sağ olsun çocukken ananemin sayesinde oldukça gelişmiş bir dizi kültürüm vardı.
5 gibi Dallas başlar, 6’da Manuella karşımıza çıkardı sonrasında bir haberlere girilir ardından günün sanatçısıyla gırgır muhabbet ve müzik yapılırdı.
İşte böyle bir tek kanallı televizyonun olduğu, rating tabirinin keşfedilmediği, prime time’ın ise mesamesinin okunmadığı bir zamanda reklamcılar yaşanan bu yeni popüler kültürü kullanarak o zamanın şartlarında mükemmel bir Alo reklamı çekiyorlar.
Bir kere endorser’larımız yani ekranda bizi temsil eden halkın beğenisini toplamış kişiler başlı başına birer efsane. Yani en basitinden uyduruk bir süngerin reklamlarını bile yapsalar bu ikili bunu başarıyla yerine getirir ve sattırır bundan hiç kuşkunuz olmasın. Çünkü ortada Ajda Pekkan gibi memleketin yüreğini hoplatan bir diva, Zeki Müren gibi tartışmasız bir ses vardır. Düşünün yukarda bahsettiğim bir hayat tarzının yaygın olduğu dönemde bu iki kişinin ekranlara çıkıp gerçekten güzel bir müzik ile bir çamaşır deterjanının reklamını yapması, ajansın hedef kitleyi ne kadar etkili bir analizlemeyle sonuçlandırdığını gösterir. Çünkü çalışmada zamanının en doruk dönemlerini yaşayan sanatçılar ile televizyon kültürünün doğurmuş olduğu muazzam bir popüler kültür örneğinin iyi bir harmanlanmasını görüyoruz.
TRT’nin müzikli özel eğlence programlarında kullandığı özel set tasarımının bir kopyasının reklamda kullanılması, insanların özel olarak o ekranın başına geçmeyi bizzat kamçılamıştır. Zaten tek kanallı bir televizyonun sıkışmış programlar içerisinde insanlara bir şeyler sunmaya çalışmasında inanın reklamlarında artı bir değer katkısı olduğu kesindir. Çünkü dönemine baktığımızda reklama maruz kalma sayısı şimdilerin yarısının bile altındadır. Hele ki bu televizyon denen muhteşem kutunun içinde geçen bir şey ise kesin izlemeye değerdir :)
İşte böyle bir ortamda bu reklamın tutmaması imkansızdır.
Prodüksiyon açısından baktığımızda girişlerin gayet yerinde olduğunu kamera açılarının ise olaya bir tat kattığını söyleyebiliriz. En azından Ajda Pekkan ile başlayan reklamın bir anda geniş açıdan Zeki Müren’i çıkarması ve o güzel sesiyle reklama devam edilmesi alkışlanacak bir noktadır.
Müziğin sözlerine baktığımızda Alo kullanmanın sonuçlarını en etkili şekilde anlayabiliriz. Perdeden, kıyafetlere kadar geniş bir temizleme yetisine sahip deterjanın beyazlıkta olduğu kadar kokusunda da iddialı olduğunu çıkartabiliriz. Mesajlar hedef kitlenin ilgisini çekecek düzeyde ve açıklıkta. Bir de bunu Ajda Pekkan ile Zeki Müren’den dinleyince demeyin keyfine :)
Ayrıca packshot’da dış sesin farklı olacağını düşünürken tekrar Zeki Müren’i duymak reklamdaki bütünlüğü ve Zeki Müren’in tüketici gözünde ürünü sahiplendiğinin bir göstergesi olmuştur.
Kimilerinize oldukça geyik gelebilecek bu çalışma, her haliyle gerçek bir reklamın olması gereken tüm detaylarını bünyesinde barındırıyor. Hiç sırıtmayan, endorserlar ile mükemmel bir uyum yakalayan Alo reklamı, zamanının en iyi satışını belki de bu reklamla gerçekleştirmiştir.
Bu Reklamı Ayakta Alkışlarım!
28 Ocak 2008 Pazartesi by Adv-Man
Filed under
retro
having
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder