Sabah alarmın acı sesiyle uyanıyor fakat fiziki olarak ona başkaldırıda bulunuyorsunuz. Ama sorumluluk o kadar despot ve diktatör ki, elinizi kolunuz bağlı eyvallah çekip hazırlanıyorsunuz. Her zamanki otobüs durağına, doğru yola çıkıyorken bünyede diktatörün vermiş olduğu bir gerginlik, uykunun ise içten içe dolaştığı mahmuriyet var.
Bir anda dalgınlık ve mahmuriyet birleşiyor ve “hassiktir lan o da ne” diye bir refleksle irkilip gerisin geriye yaylanıyorsunuz.
Neden mi?
Psikopatın biri elinde keleşle durağa doğru geliyor. Hemide siyah. “Ne’oluyoruz lan ayrılıkçı bir Afrika ülkesinde mi yaşıyor, yoksa hala rüyamı görüyorum” diye kendi kendinize konuşuyorsunuz.
Karşımızda, arka plandaki görüntüye kadar çok iyi hazırlanmış bir açıkhava çalışma örneği var. Amnesty International’ın hazırlattığı bu çalışma, üç boyut kavramını aşarak hayatın bir parçası oluyor. İnsanların bol olduğu bölgelerdeki raket ve durakları ortama uyum sağlayacak şekilde tasarlayarak birebir boyutlarda gerçek bir durummuş gibi canlı göstermek, gerçekten alkışlanacak bir yaratıcılık örneğini teşkil ediyor. Tabi burada bölgelerin özelliklerine göre kullanılacak temalarında belirlenmesi, etkinin kimi zaman “hassiktir” kimi zamanda pişmanlık ve üzüntü şeklinde gerçekleşmesini sağlayabilir.
Benim favorim tren istasyonundaki raketle beraber otobüs durağına doğru yaklaşan eli silahlı çocuk.
Açıkçası böyle bir çalışmayla sabahın köründe karşılaşmak istemem.
Not: Bu şaşkınlığın dozu reklama idrak olduğunuz sayı kadar düşecektir. Çünkü algınız alışacak ve şaşkınlık ifadesi her zamanki gibi bireysel umursamazlığa dönüşecek. Tıpkı onlara bir kere üzülüp unutmamız gibi.
0 yorum:
Yorum Gönder